Barışın simgesi, sağlığın ve şifanın sembolü zeytin ağacı mitolojik dönemden bu yana insanoğlunun vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Çoğumuz bilmez ama zeytin ağacının baş döndüren bir hikayesi var aslında. Günümüzde modern tarım teknikleri ile zeytin fideleri toprakla buluşturulup, verimli ağaçlara dönüştürülse de doğada bu durum çok farklı.
Belki fark etmişsinizdir, diğer meyvelerin aksine toprağa düşen zeytin çekirdeğinden doğada tek bir fide bile kendiliğinden yetişmiyor. Zeytinleri yedikten sonra çekirdeğini toprağa ekin. Yıllar geçse de filizlenemeyeceğini göreceksiniz.
Zeytin ağaçları daha az suya ihtiyaç duyduğu ve fazla su çekmediği için meyvesinin çekirdeği de çok sert bir yapıda bulunuyor. Bu sertlik nedeniyle çekirdeğin içinde bulunan tohumlar kabuğu kırıp filizlenemiyor. Peki Mitolojik dönemden bu yana asırlardır hayatımızda olan zeytin ağaçları doğada nasıl var olabiliyor?
Hani eskiler derler ya "Her zeytin hasadında ağaçların tepelerinde kalan birkaç zeytin kuşların göz hakkıdır” diye…
İşte zeytin ağacının da bütün hikayesi Karatavuk Kuşu ile başlıyor. Doğada sadece bu kuşun kursağından geçip, toprağa düşen zeytin çekirdekleri doğal olarak çimlenip ağaca dönüşebiliyor.
Yani zeytin ağaçları 'karatavuk' denilen bu küçücük kuşa ihtiyaç duyuyor. Yalnızca 24-25 cm boyunda simsiyah tüylerle kaplı gagası sarı-turuncu olan minicik bir kuş doğayı ve dolayısıyla bizleri mucizevi zeytin ağaçlarıyla buluşturuyor.
Zeytin ağacının meyvelerini bir ısırıkta yutan bu kuşlar, midelerinde bulunan zeytinin etli kısımlarını sindiriyorlar. Kuşun kursağında yumuşayan zeytin çekirdeği artık toprakta zeytin fidesi olmaya hazır oluyor.
Bu kuşlar zeytin ağaçlarının gerçek dostlarıdır ve özel yetenekleri ile doğa için çok önemlidirler.
Bir gün karatavukların avlanma ve benzeri nedenlerle nesli tükenirse; zeytin ağaçlarının varlığı da tehlikeye girecektir. Her şeyi makinelere teslim etmek doğal olandan, dolayısıyla kendimizden uzaklaşmak değil midir, sizce de?
Comentarios